Gökhan SIR 151820063012 ESOGU
  Mart Ayı Ekonomi Haberleri
 

 

Uzel Makina şimdi de Singapurlu şirkete geçti               
Traktör üreticisi Uzel Makine’nin yüzde 64.43’ü, şirketin çoğunluk hisselerini elinde bulunduran Hollanda’da kurulu Uzel Agri tarafından Singapur’da yerleşik SS Distribution PTE Ltd.’e satıldı. Uzel Makina’dan borsaya yapılan açıklamada, Singapurlu şirketin yüzde 100 hissesinin de İngiliz hukuku uyarınca kurulmuş olan Anchorpoint Real Estate’e ait olduğu bildirildi.
Uzel Makina Yönetim Kurulu Başkanı Önder Uzel, annesi ve kardeşleri tarafından ‘yönetimden uzaklaştırıldıkları’ gerekçesiyle mahkemeye verilmişti. Dava Yargıtay’a kadar uzamış, bu arada şirkete kayyum atanmış, Önder Uzel de şirketin hisselerini Hollanda’da kurduğu şirkete devretmişti. Hollanda’daki şirket de hisseleri Singapurlu şirkete devretti.
Stanley Fischer: Kriz AB’yi vurursa Türkiye’yi de etkiler   06.03.2008
NEDİM ŞENER İsrail
 
 
Halen İsrail Merkez Bankası Başkanlığı’nı yürüten eski Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, Türkiye ekonomisinin iyi durumda bulunduğunu, faiz dışı vermede uygulanan mali disiplinin etkili olduğunu belirtirken, reformların tamamlanmasının olumlu sonuçları olacağını söyledi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda konuşan Fischer, Türkiye’nin ABD’nin başı çektiği küresel durgunluk dalgasının etkisini ise Avrupa’dan sonra hissedeceğini ifade etti.
Küresel durgunluğun tüm ülkeleri etkilediğini belirten Fischer şöyle konuştu:
“ABD ekonomisi için durgunluktan söz edilebilir. Her geçen gün kötüye gidiyor. Asya da bundan etkilenecektir. Küresel anlamda bir yavaşlama olabilir. Türkiye’ye gelecek olursak, Avrupa’daki resim netleşmeden tam olarak anlamak mümkün değil. ABD’den etkilenirsiniz, ama 2009 gelindiğinde de ciddi bir büyüme sağlayamayacağınız anlamına da gelmez. Türkiye’nin durumu daha çok Avrupa’da ne olacağıyla ilgili. Son iki haftada Avrupa’daki büyüme hızla düştü. Bundan Türkiye de olumsuz etkilenecektir.”
Hayata atılan üç kişiden ikisi işsiz
EKONOMİ SERVİSİ        
Geçen yıl çalışma çağındaki nüfus 730 bin kişi, istihdam edilenler ise 235 bin kişi arttı. Bir arpa boyu yol alınamayan işsizlik yüzde 9.9’da çakıldı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2007 yılındaki işsizlik oranını yüzde 9.9 olarak belirledi. TÜİK’in Hane halkı İşgücü Araştırması’nın sonuçlarına göre, Türkiye işsizliği azaltmada 2007’de hiç yol alamadı. Ülkede işsizlik oranı 2006’da da yüzde 9.9’du. 2007’de bu oran düşürülemediği gibi işsiz sayısı da 38 bin kişi artarak 2 milyon 295 bin kişiden 2 milyon 333 bin kişiye yükseldi.
Açıklanan veriler, her fırsatta genç nüfusuyla övünülen Türkiye’de gençlerin geleceğinin pek parlak olmadığını da gözler önüne serdi. Genç nüfustaki işsiz oranı 2007’de yaklaşık 1 puan artarak yüzde 19.6’ya ulaştı. Bir başka deyişle Türkiye’de beş gençten birinin işsiz olduğu açıklandı.
Ayrıca 2007’de çalışma çağındaki nüfus 730 bin kişi artarken istihdam edilenlerin sayısındaki artış 235 binde kaldı. Yani yeni istihdam edilenlerin sadece çalışma çağına 2007’de ulaşanlardan seçildiği varsayılsa bile üç kişiden ikisinin işsiz kaldığı söylenebilir. İş arayan milyonlar da hesaba katıldığında gençlerin durumunun daha da vahim olduğu görülüyor.
Kentsel yerlerde işsizlik oranı 0.2 puanlık azalışla yüzde 11.9, kırsal yerlerde ise 0.4 puanlık artışla yüzde 6.9 oldu. Tarım dışı işsizlik oranı önceki yıla göre değişmeyerek yüzde 12.6 düzeyinde gerçekleşti. Bu oran erkeklerde bir önceki yıla göre 0.1 puanlık artışla yüzde 11.4’e çıktı, kadınlarda ise 0.5 puanlık azalışla yüzde 17.4’e geriledi.
 
Sayım nüfusu azalttı, yöntem değişti
TÜİK, hane halkı işgücü anketini, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2007 nüfus sayımı sonuçlarına uyumlandırdı. 31 Aralık 2007’de açıklanan ADNKS sonuçları, o tarihe kadar 70 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilen Türkiye nüfusunun 68.9 milyon kişi olduğunu ortaya çıkarmıştı.
TÜİK de daha önce 73.8 milyon kişi üzerinden hesapladığı işgücü istatistiklerini bu yeni nüfusa uyarladı. 2007 işgücü istatistikleriyle birlikte, karşılaştırılabilirliği sağlayabilmek amacıyla 2006 yılı hane halkı işgücü anketi sonuçları da, toplam nüfus dikkate alınarak yeniden hesaplanmış olarak verildi.
Bu düzenlemenin, daha önce açıklanan işgücü göstergelerindeki oransal dağılımda bir değişiklik yaratmadığı, sadece mutlak değerlerde bir değişikliğe neden olduğu bildirildi. Hane halkı işgücü anketlerinde yaş grubu, cinsiyet, kent-kır dağılımlarının dikkate alınacağı nihai revize çalışmaları, bu sistemle hesaplanacak yeni projeksiyonlar hazır olduğunda ileri bir tarihte yapılacak. Aynı şekilde, 2007 yılına ilişkin bölgesel sonuçlar da yeni nüfus projeksiyonlarının yayımlanmasından sonra açıklanacak.
Yüz binler yıllardır iş arıyor
2007 yılında işsizlerin yüzde 73’ünü erkek nüfus oluşturdu. Yüzde 56.8’i lise altı eğitimli olan işsizlerin yüzde 30’unun bir yıl ve daha uzun süredir iş aradığı belirlendi. Anket sonuçlarına göre işsizler sıklıkla (yüzde 31.1) “eş-dost” aracılığıyla iş arıyor. İşsizlerin yüzde 81.9 oranındaki 1 milyon 911 bini daha önce bir işte çalıştığını ifade etti. Bunların da yüzde 47.9’unun hizmetler, yüzde 23.9’unun sanayi, yüzde 18.5’inin inşaat, yüzde 9.7’sinin ise tarım sektöründe çalıştığı belirlendi.
9.9 milyon kişi sigortasız
Geçen yıl kayıtdışı istihdam çok az da olsa azaldı. Yaptığı işten dolayı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtla olmayanların oranı 1.6 puanlık düşüşle yüzde 46’ya indi. Tarım dışı sektörlerde ise bu oran 1.7 puanlık iyileşmeyle yüzde 32.2 oldu. Oransal iyileşmeye karşın geçen yıl istihdam edilen 21 milyon 189 bin kişinin 9 milyon 929 bini kayıtdışı çalıştı.
967 bin kişi mevsim bekliyor
İşgücü dışında olanların yüzde 37.6’sı daha önce bir işte çalışmış. Daha önce bir işte çalışıp, 2007’de işgücü dışında kalan 9 milyon 670 bin kişinin yüzde 30.6’sı emeklilik, yüzde 10’u mevsim gereği, yüzde 17.8’i sağlık nedeniyle, yüzde 9.6’sı evlilik, yüzde 5.2’si işten çıkarılma/işyerinin kapanması, yüzde 5’i işinden memnun olmama, yüzde 21.8’i diğer nedenlerle en son çalıştıkları işten ayrılmış.
Tarım istihdamı azalıyor
21 milyon 189 bin kişinin istihdam edildiği 2007’de tarımda çalışan sayısı 112 bin kişi azalırken, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 347 bin kişi arttı. İstihdamın yüzde 26.4’ünü tarım, yüzde 19.8’ini sanayi, yüzde 5.8’ini inşaat, yüzde 48’ini ise hizmetler sektörü oluşturdu. Tarımın istihdamdaki payı 0.9 puan azaldı, sanayi ile inşaatın paylarının 0.1 puan, hizmetlerin payı 0.7 puan arttı.
 
Gates 13’e takıldı
EKONOMİ SERVİSİ                  
13 yıldan bu yana dünyanın en zengin işadamı olarak seçilen Bill Gates, yerini Warren Buffet’a bıraktı. Meksikalı işadamı Carlos Slim ikinci olurken, Gates üçüncülükte kaldı
 
 
13 sayısının uğursuzluğuna olan inanış bu kez de Forbes dergisinin geleneksel olarak her yıl hazırladığı ‘dolar milyarderleri listesine’ damgasını vurdu. 13 yıldan bu yana bu alanda liderliği elinde bulunduran Microsoft’un patronu Bill Gates, servetini artırmasına rağmen 2008’de birinciliği yakın arkadaşı ünlü yatırımcı Warren Buffet’a bıraktı.
Gates, 2008’de bir önceki yıla göre servetini 2 milyar dolar artırarak 58 milyar dolara çıkardı. Buna karşın Buffet, 52 milyar dolarlık servetini 62 milyar dolara çekerek ilk sıraya yerleşti.
Geçen yıl 49 milyar dolarlık servetiyle listede üçüncülüğü alan Carlos Slim, bu yıl 60 milyar dolara ulaşarak, Gates’i gerisinde bırakan ikinci isim oldu.
ABD’liler önde
Tüm bu gelişmelerin ardından Microsoft’un patronunun liderlikten üçüncü sıraya düşmesi, ABD’de 13 rakamının getirdiği uğursuzluk olarak nitelendirildi.
Açıklanan rakamlara göre bu yıl listeye ilk kez 1000’den fazla milyarder girdi ve toplamda 1125’e ulaşıldı. 1125 milyarderin toplam servetinin 4.4 trilyon dolar olduğu açıklandı.
Amerika toplam servetleri 1.6 trilyona dolar olan 469 milyarderle tüm dünyada birinci. Facebook’un yaratıcısı Mark Zuckerberg de 1.5 milyar dolarlık servetiyle listede yer aldı.
13 yeni Türk milyarder
Zenginler listesinde Hindistan, Çin, Rusya gibi ülkelerdeki servet artışları dikkat çekti. Türkiye için yapılan değerlendirmelere bakıldığında, 35 Türk milyarderinin listeye girdiği görüldü. Lefkoşa’daki Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Kurucu Rektörü Dr. Suat Günsel de, 1.2 milyar dolarlık servetiyle listeye girdi.
Derginin hazırladığı listeye göre 35 dolar milyarderi Türk toplam 60 milyar dolarlık serveti yönetiyor.
Geçen yıl açıklanan 2007 yılı milyarderler listesinde 22 Türk milyarder yer alıyordu. Bu yıl listeye yenileri eklendi.
Ali İbrahim Ağaoğlu, Ahmet Çalık, Faruk Eczacıbaşı, Mübariz Gurbanoğlu, Erman Ilıcak, Ahsen Özokur, Serra Sabancı ve Deniz Şahenk listeye yeni giren 13 yeni Türk milyarder arasında yer aldı. Listeye yeni giren Türk milyarderler arasında Doğan ailesinden de 5 isim var. 
En zengin Karamehmet
Türkiye listesinin ilk sırasında 4.3 milyar dolarla Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, ikinci sırada 4.1 milyar dolarla Şarık Tara, üçüncü sırada da 4 milyar dolarla Hüsnü Özyeğin yer aldı.
Bazı Türk isimler bu yıl listede yer almadı. Geçen yıl Forbes listesinde bulunan ancak bu yıl listede olamayan isimler ise Erol Sabancı, Asım Kibar ve Ömer Sabancı oldu.
Dolarda yabancı kaynaklı sert çıkış
Ayfer Yıldız                             
Dolar, 1.26 YTL’nin üzerine, euro 1.93 YTL’ye çıktı. Yabancıların son bir haftada piyasadan 6 milyar dolar çıkardığı söyleniyor
 
 
Piyasalar, son bir haftadır yabancıların öncülüğünde satış eğiliminde. Dün de Londra kaynaklı alımlarla dolar, 1.2670 YTL ile son 6 ayın en yüksek düzeyine, euro da 1.93 YTL’ye çıktı. Dolar, pazartesi valörlü işlemlerde ise 1.24 YTL’ye geriledi.
Yabancıların satışlarıyla bono faizi yüzde 17.81 ile 14 Eylül’den bu yana en yüksek seviyesini görürken, İMKB, yüzde 2.32 değer kaybıyla yılın en düşük seviyesi olan 41 bin 532’den kapandı.
Carry trade çözülüyor
Uzmanlar, doların yurtdışında baskı altında olması nedeniyle yabancı yatırımcıların yüksek getirili carry trade para birimlerinde pozisyon kapattıklarını ifade etti. Türkiye, bu durumdan büyüme riski nedeniyle gelişmekte olan ülkeler içinde en fazla etkilenen ülke.
Piyasa uzmanları, yabancıların bono ve hisse satarken dövize yönelmelerinin kuru yükselttiğini ve son bir haftada 6 milyar dolar civarında bir çıkış gerçekleştirdiğine dikkat çektiler.
Euro ve yen yine zirvede
Dolar, yurtdışında ise hem euro hem de yen karşısında değer kaybediyor. Euro/dolar paritesi 1.5459 ile rekor kırarken, dolar/yen paritesi 101.55 ile son dört yılın en düşük seviyesine gördü. Dolar Endeksi ise tarihin en düşük seviyesi olan 72.698’e geriledi. Dolar/yen paritesinin 98’i görmesi, dolar/euro paritesinin ise 1.55’i geçmesi bekleniyor.
Bush: İşsizliğin artışı üzücü
ABD Merkez Bankası (FED), piyasalardaki likidite sıkışıklığını azaltmak amacıyla yeni önlemler açıkladı. 10 ve 24 Mart’taki repo ihalelerinde vereceği miktarı 50’şer milyar dolara çıkardı. Bu açıklamaya önce olumlu tepki veren piyasalar arkasından gelen ABD tarım dışı istihdamın 63 bin düştüğü, işsizliğin ise yüzde 4.8 olduğu açıklamasıyla ‘durumun görünenden kötü olduğu’ düşüncesiyle panik havasına girdi.
ABD Başkanı George W.?Bush, son beş yıldır ilk kez bir ay içinde 63 bin kişinin işsiz kaldığını, bunun üzücü olduğunu söyledi. Bush, “Ekonomimiz zor günlerden geçiyor. Umuyorum ki en kısa sürede tekrar güçlenecek” dedi.
Petrol 106’ı doları aştıABD ekonomisindeki resesyondan dolayı dün ilk kez petrol fiyatı varil başına 106 doları aşarak rekor kırdı.
Bu arada doların yurtdışındaki değer kaybı arttı, borsalarda sert satışlar yaşandı. Avrupa borsaları yüzde 2’leri aşan oranlarda değer kaybederken, İMKB’nin kaybı gün içinde yüzde 3’ü aştı. Öte yandan Lehman Brothers, ABD ekonomisinin resesyona girdiğini söyleyen ekonomistler listesine eklendi. Faiz indiriminde geç kalan FED’in 18 Mart’ta yapacağı toplantıda 0.75 puan olan faiz indirim beklentisi 1’e çıktı.
Finansinvest Başekonomisti Banu Kıvcı Tokalı:
Döviz yerlilerin satışıyla dengeleniyor
Piyasalarda yurtdışındaki endişelerin yansımaları görülüyor. Türbülans artınca kurda hareket oluyor. Ancak, kurun yurtiçinde yükselişini engelleyici pozitif faktörler de var. Kırılganlıklarımız varsa da orta vadeli olumlu görünüm korunuyor. Ekonomide 5 yıllık dönemde önemli bir aşama kaydedildi. Bu durum dış ve iç şoklara karşı esneklik sağlıyor.
Ar-Ge’de 6 bin ürün sırada, hedef 10 milyar dolar ciro    
EKONOMİ SERVİSİ
Piyasada 1800 çeşit ürünü bulunan Ülker, Godiva’yla birlikte ciddi hedef büyüttü. Şirket bünyesinde geliştirilen ve piyasa çıkmayı bekleyen 6 bin yeni ürün Ülker’in en büyük gücü olarak gösteriliyor
 
Ülker’i de bünyesinde bulunduran Yıldız Holding, 2007’de 10.9 milyar YTL’lik ciroya ulaştı. 2007’de 9 milyar dolarlık sınırı aştıklarını belirten Ülker Yurtdışı Yatırımlar, İş Geliştirme ve Ar-Ge Grubu Başkanı Zeki Sözen, 2008 yılı hedeflerinin 10 milyar doları aşmak olduğunu söyledi.
Zeki Sözen, “2008 için satış hedefimiz 10 milyar dolar ciroyu aşmak. Başaracağımıza inanıyoruz. Bizce 10 milyar dolar sınırını geçmek, dünyada büyük bir şirket algısı yaratmak için çok önemli. Bunu başaracağız” diye konuştu.
Önceki gece düzenlenen “2007 yılı değerlendirme toplantısında” Ülker’in tepe yönetimiyle, gazeteciler bir araya geldi. Toplantıda yapılan sunumda, Murat Ülker’in 2000’li yılların başında göreve gelmesinin ardından, şirketin yaptığı iç yatırımlar ve satın almalarla birlikte hızlı büyüme trendini yakaladığına işaret edildi.
Bisküvi, çikolata, süt, yağ, içecek, bebek mama ve kahve başta olmak üzere birçok sektörde faaliyet gösteren holdingin 2007 yılında Godiva hariç, satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 21 artışla 10.9 milyar YTL’ye çıkardığını vurgulayan Sözen, aynı dönemde vergi sonrası karın ise 635 milyon YTL olarak gerçekleştiğini kaydetti. Sözen, grubun yıllık ortalama yüzde 24 büyüdüğüne dikkat çekti.
Son dönemde yaptıkları satın almalarla gündemde olduklarının hatırlatılması üzerine Sözen, “Oysa iç büyüme ve sıfırdan yaptığımız yatırımlar, toplam büyümemizin yüzde 90’ını oluşturuyor” dedi.
6 ürün liste dışı kaldı
Ülker Grubu Medya ve Dahili Ticaret Genel Müdürü Fikret Işık ise, geçen yıl piyasalarda yaşanan dalgalanma ve petrol fiyatlarındaki yükselmenin sonrasında, yurtdışından ithal ettikleri emtia fiyatlarında spekülatif olarak ciddi artış yaşandığını, bu fiyatları tüketicilere yansıtmamak için 6 ürünü satış listesinin dışına aldıklarını söyledi.
Işık, bu tip ürünleri ağırlıklı olarak yurtdışından ithal ettiklerini bu yüzden de fiyatlardaki yükselişin kendilerini direkt olarak etkilediğini aktardı. ABD’de yaşanan dalgalanmanın, Avrupa ve diğer bölgelere tam olarak yansımadığına dikkat çeken Işık, 2008’de de bu yönde hareketliliğin yaşanması durumunda, birkaç ürünün daha liste dışı kalabileceğini hatırlattı.
Yaşanan tüm bu gelişmelere rağmen Ülker, 1800’ü aşkın ürünle pazarda yer alıyor. Işık, liste dışına çıkarılan ürünlerin toplamda çok küçük bir değeri ifade ettiğini, Ülker grubunun Ar-Ge’sinde şu anda 6 bin ürünün sırada beklediğini iletti.
 
‘Godiva’yla dünyanın  kalbini kazanabiliriz’
Ülker’in bölgesel şirketler liginde çok önemli bir yerde bulunduğunu vurgulayan Zeki Sözen, dünya şirketi olmanın her kuruluşun arzusu olduğunu, Godiva’nın bu doğrultuda önemli bir adımı oluşturduğunu söyledi.
Sözen, “Biz Ülker ile bölgesel güç olmayı, Godiva ile de bir dünya gücü olmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin kalbini kazandığımız gibi belki dünyanın da kalbini kazanabiliriz. Çikolatadaki yatırımımız, Godiva ile süslenmiş durumda” diye konuştu.
Godiva’nın geçen yılki cirosunun 487 milyon dolar olduğunu belirten Sözen, Godiva’nın satın alımında öz sermaye mi yoksa kredi mi kullanacaklarına ilişkin bir soruya karşılık ise, “Godiva’nın satın alımını 3 ay içerisinde yaparız demiştik.
 İnşallah 3 ay içinde de bitirmiş olacağız. Böyle bir satın almayı hiçbir şirket sadece öz sermayesi ile yapamaz, verimli olmaz” dedi.
 
‘2008’de işlerde  yavaşlama olmaz’
Yaptığı konuşmanın ardından soruları da yanıtlayan Sözen, fabrika sayısındaki azalmaya ilişkin soru üzerine, “Fabrika sayısında İran’dan çıktık. İran’da 4 fabrikamız vardı. İran iştirakimizi kârlı bir şekilde sattık” dedi.
Piyasalarda yavaşlamanın konuşulduğu 2008’de ekonomideki beklentilerine dair bir soru üzerine de Sözen, “2008 beklentimiz, yavaşlama üzerine kurulu değil. Biz finansal açıdan güçlü kuruluş olduğumuz için uzun döneme fokus oluyoruz. E7 ülkelerinin, gelişmiş ülkeleri geçeceğinin konuşulduğu bir dönemde kısa dönemli problemleri düşünmemeyi arzu ediyoruz. İşlerimizde bir yavaşlama yok” dedi.
Ülker’in 2007 rakamlarına ilişkin olarak dış ticaret hacminde ithalatın yer almadığını belirten Sözen, kara ilişkin bir soru üzerine de, “Kâr, faaliyetlerimizden oluşan bir kâr. Şirket ve hisse satışlarından oluşan kâr bu rakamın içinde yok” diye konuştu.
 
‘Hesapta’ zengin olduk  
ANKARA Milliyet
TÜİK, AB'ye uyum için milli gelir hesabını değiştirdi. Yeni hesapta milli gelire kayıtdışı da dahil edilince Türkiye bir gecede yüzde 31.6 zenginleşti. GSYH 758 milyar YTL'ye, kişi başı gelir 7 bin 500 dolara çıktı
 
 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), milli gelir hesabında değişiklik yaptı. Hesaplamaya dahil edilen verileri genişletti, rakamları revize etti. Yeni hesap sonucunda 2006 için daha önce 576.3 milyar YTL olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 31.6 artışla 758 milyar YTL’ye, kişi başına milli gelir 7 bin 500 dolara çıktı.
Güncellenmiş iş yeri ve konut sayısından, kivi, adaçayı, ördek eti gibi gıdaların üretim değerine kadar yeni veriler eklenerek yapılan hesap, toplam borç ve cari açığın milli gelire oranını aşağı çekiyor. Böylece Türkiye'nin risk düzeyini de düşürüyor.
TÜİK Başkanı Ömer Demir,  1998 bazlı yeni GSYİH güncelleme sonuçlarını açıkladı. Demir, 2006 GSYİH miktarının daha önce kullanılan 1987 bazlı seriye göre yüzde 31.6 artarak 576 milyar 322 milyon YTL'den 758 milyar 391 milyon YTL'ye ulaştığını söyledi.
Demir, ekonominin hacminin yeni hesaplama sonucunda eskiye göre yüzde 26-35 arasında değişen oranlarda arttığını kaydetti. Demir, kişi başına düşen milli gelirin ise 2006 için 7 bin 500 dolar düzeyinde tahmin edildiğini açıkladı. Bu rakam, daha önceki hesaplamalara göre 5 bin 480 dolardı.
Demir'in verdiği bilgilere göre, çeşitli sektörlerde yaşanan küçülme milli geliri etkiledi. Balıkçılık sektöründe yüzde 31, ticarette yüzde 5, otelcilikte yüzde 9, devletin payında yüzde 41 ve enerjide yüzde 21 azalma yaşandı. Bunun yanında, hizmetler sektöründe yüzde 200, konutta yüzde 144, imalat sanayinde yüzde 66 artış oldu. Demir, bunun eğitim, sağlık gibi alanların hizmet sektörüne kaydırılmasından kaynaklandığını söyledi. İmalat sanayinin milli gelir içindeki ağırlığı yüzde 24 oldu.
'Zengindik, farkında değildik'
Yeni hesaplamada en büyük farkı kayıtdışının hesaba alınması yarattı. Kayıtdışının yüzde 34 olarak alındığını belirten Demir, "Yani biz eskiden de zengindik ve farkında mı değildik"  sorusu üzerine, "Evet, aynen" dedi. Demir, "İnsanlar geliri neyse onu hissedebilir. Bu rakamlar yardımcı olamaz. Kişi 20 bin dolar harcar, diğeri 1000. İnsanlar kendi gelirini hisseder. Milli geliri nasıl hissetsin?" dedi.
Demir, yapılan hesaplamaların Türkiye'nin 2001'de eskisinden daha az küçüldüğünü de ortaya koyduğunu aktardı.
 
Revizyon 2007 hedefini yaklaştırdı
TÜİK, yeni milli gelir hesabına göre 2007 yılı 9 aylık yüzde 3.8 olarak açıklanan büyüme hızını, yüzde 5 olarak revize etti. TÜİK Başkanı Ömer Demir’in verdiği bilgiye göre, geçen yılın 9 ayında cari fiyatlarla GSYH 468 milyar 212 milyon YTL’den, 635 milyar 911 milyon YTL’ye çıktı. 2007'de yüzde 5'lik büyüme hedefinin tutturulmasının zor olduğu  yönünde yorumlar yapılıyordu. Revizyondan sonra yüzde 5 hedefine yaklaşılmış oldu.
‘Gözümüzden kaçmış’
TÜİK Başkanı Ömer Demir, bazı verilerde meydana gelen artış için, "İstatistik kurumunun çok övünerek yapabileceği bir yorum yok burada. Gözümüzden kaçmış" dedi.
Bir gazetecinin "Genişlemede adres gösterdiğiniz imalat sanayinde işyeri sayısı artışının 11 bin 293’ten  27 bin 813’e çıkışı nasıl yorumlanmalı?" sorusuna Demir şu yanıtı verdi:
"İstatistik kurumunun çok övünerek yapabileceği bir yorum yok burada. Gözümüzden kaçmış. Diyelim ki 10 ve daha fazla çalışan işyerlerinin sayılarını tespit ediyoruz 92’de yaptığımız sanayi iş yeri sayımında. Sonra yıllar itibariyle tespit ettiğimiz çalışanları ekliyoruz, ama bir sonraki sayım yapıncaya kadar elimizdeki tam kapsam olarak izlediğinizi zannettiğiniz büyüklük... Emin değilsiniz.
Bu kadar fazla kaçırmamamız gerekir belki. Bundan sonra da revizyonlar olacak ama şimdiki kadar ihtiyaç olmayacak."
Borçlu çıkabiliriz
Demir, yeni milli gelir rakamının, Türkiye'in AB fonlarından yararlanma imkanını düşürebileceğine de işaret ederek, "Türkiye geçmişte milli gelire bağlı olarak kullandığı fonlar nedeniyle borçlu da çıkabilir. Ama önemli olan doğruyu yapmak" dedi. Demir, 2007'ye ilişkin güncellenmiş verilerin,  31 Mart'ta açıklanacağını bildirdi.
 
 
Birada operasyona devam, merkez binada büyük proje    
Ekonomi konuşmaları / İBRAHİM EKİNCİ
 
 
Anadolu Grubu, tempolu büyüyen şirketlerden biri. Türkiye’de biranın, colanın, kalemin patronu. Çünkü bu sektörlerde açık ara çok önde. Başka bir özelliği de içecek grubu yatırımlarında çok aktif bir strateji izlemesi... Marka üretiyor, global ortaklıklar yapıyor. Coca Cola için yeni dolum tesisleri, birada yeni pazarlara giriyor.
Otomotivde pazarlamadan sonra üretim tarafında da güçleniyor. Marka portföyünü genişletiyor. Grubun önünde büyük projeler var. Bunlardan biri gayrimenkul projesi ama bu sektöre girmiyor. Holding merkez binasının yanında bir bina daha aldı. Şimdi hem kendi binasını hem de aldığı kabası bitmiş binayı yıkıp, büyük bir gayrimenkul projesi gerçekleştirmek istiyor. Holdingin merkezi yine orada olacak. Rakamlar belli değil ama muhtemelen birkaç yüz milyon dolarlık bir proje.
Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’la Anadolu’nun gündemini konuştuk.
Otomotiv, içecek, sağlık, kırtasiye gibi sektörlerde faaliyetiniz var. Bu sektörlerin iş hacmindeki ağırlıkları nedir?
İçecek yüzde 65’i yakalayan bir rakam. Bira, meşrubat değer olarak yarı yarıya. Otomotivde Kia, Lada ve Lambordini’de motor üretimi var. Traktör distirübütörlüğü başlıyor. Kore markası LS’yi getiriyoruz.
Otomotivin payı yüzde 15 diyebiliriz. Kırtasiyede Faber Castell’le ortağız. Üretim ve ithalatımız var. Türkye’de lider. Yüzde 10’lar civarındadır iş hacmimizdeki payı. Finansı (Abank ve diğer finansman şirketlerini) normal yapının içerisine sokmuyoruz.  McDonalds var, Samsung’la elektronik işimiz var. Ana Gıda var, Kırlangıç markasını üreten. Sağlığı da holding işi olarak değerlendirmiyoruz. Anadolu Sosyal Eğitim Vakfı’nın içindedir.
Ağırlıklar böyle mi devam edecek?
Gerek bira, gerek Coca Cola ayağı, hem yurtiçinin büyümesi, hem yurtdışındaki büyüme, bulunduğumuz ülkelerin büyümesi, onun yanında yeni ülkelere girmemiz o hacmi toplam içindeartırıyor. İçecek grubuna odaklanmış yapı devam edecek. Ötekilerden daha hızlı büyüyor. Toplam içindeki parasal değeri artıyor. Kendi içinde çeşitleniyor. Coca Cola’da yeni ülkeler dahil oldu. Meyve suyu yatırımları yurtiçi ve dışında devam ediyor. Doğadan’la bitkisel çaya girdik, büyüyebilecek bir iş.
Yeni ülkeler katıldı, Ürdün, Suriye, Kuzey Irak. Başka yeni ülkeler de katılabilir. Bira grubu Rusya’da hızlı büyüyor. Gürcistan’da lider olan 2 fabrikalı yerel bir markayı (Lomisi) aldık.
Lomisi’yi kaça aldınız?
70 milyon dolarlık yatırım. Yüzde 40’ın üstünde pazar payı var. Efes de devam edecek. Onun yanına yeni markalar da katacağız.
Amsterdam’da şirket kuruyoruz. Yüzde 60’ı Anadolu Efes’in, yüzde 40’ı Heineken’in. Özbekistan’da yatırım yapacağız. Heineken’in Kazakistan’daki fabrikasını alacağız. Bizim 2 bira fabrikamız var orada. Yüzde 28’i Heineken’in, yüzde 72’si Efes’in olacak. Sırbistan’da tersi olacak. Sırbistan’da biz zayıfız, onlar güçlü. Onlar bir tesis aldılar, bizim tesisle birleştireceğiz. Kazakistan ve Sırbistan’da hem bizim markalarımızı hem de Heineken’in markalarını üreteceğiz.
Yeni bir sektör söz konusu mu?
Enerjiyle yoğun olarak uğraşıyoruz. Dörtlü bir konsorsiyumumuz var. Enerji dağıtımları ve üretimlerinin özelleştirmesi işleri devam edecek. Onun dışında sıfırdan başlayacak projeler var.
Sinop- Gerze’de termik santral projemiz var. Anadolu Termik Şirketi’nin müracatı. Bunlar işbirliklerini, konsorsiyumları beraberinde getirecek. Büyük kurumlarla gücümüzü birleştirerek Türk enerji sektörünü güçlü bir konumda tutarak, enerji gibi önemli bir stratejik yatırımın Türk grupları tarafından yapılmasının önemine inanıyoruz. Konsorsiyumun içinde nükleer de var.
Başka bir sektörle ilgilenmiyoruz. Çok yatırımımız var. Enerji zaten başlı başına bir yatırım. Milyar dolarlar söz konusu. Gücümüzü, mali yapımızı fazla dağıtmak istemiyoruz.
Otomotivde gündem ne?
Isuzu’yla beraber pikap imalatı yapacağız. Görüşmeler son aşamada. 30- 40 milyon dolarlık yatırım. Kia’da üretim planımız yok. Lada senede birkaç bin tane satıyor, biraz da civar ülkelere ihracat yapıyoruz. Otomotivde ayrıca araç kiralama işinde varız. 4 bin araçlık filomuz var.
Coca Cola tarafında gündemde neler var?
Erbil’de dolum tesisini açıyoruz. Elazığ’da Coca Cola’nın Türkiye’deki 6. fabrikasını kurmak için arazi aldık, 2010’da üretime geçecek. Suriye’ye ürün gönderip dağıtım yapıyorduk, şimdi dolum tesisi yapacağız. Pakistan Coca Cola’nın 6 fabrikasını devralacağız.
Birada yeni ülkeler derken... Hangi ülkeler var?
Yeni ülklere üzerinde çalışıyoruz. Özbekistan’da çalışıyoruz. Halka açık bir şirket olduğu için diğer ülkeleri açıklamıyorum.
Kırtasiye ne durumda?
Yüzde 80’e varan pazar payıyla üretimimiz var. Adel’de Faber Castell’le ortağız. Türkiye’nin o konudaki lider şirketi. Daha büyük bir talep yok, yetiyor.
Finansta ortaklık söz konusu olacak mı?
Ortalığa çıkmış durumda değiliz. Abank, aktif ve kârlılığında önemli büyümeler gösteriyor. Herhangi bir konuda görüşme yok. İlgi devam ediyor. Ortadoğu ve bazı Avrupalı şirketler var. Ama şu anda ortaklık konusunda bir görüşmemiz yok. İstediğimiz ölçüde, kimyamız ve büyüme hedeflerimiz tuttuğu taktirde ileride düşünebiliriz.
2007’yi nasıl kapattınız?
Ciro ve kar olarak geçen senenin üzerinde. 4.3 milyar dolar ciroyla kapattık. Yüzde 15 büyüdük. 2008’de yüzde 10 civarında bir büyüme planlıyoruz.
İstihdam nereye geldi?
Grupta 20 bine yakın kişi çalışıyor. Yurtdışı ve içi toplamıdır.
McDonalds’da durum nasıl?
McDonalds çok hızlı büyüyor. 102 restorana ulaştık. Bu sene de açmaya devam edeceğiz. Ciromuz da artıyor.
Samsung işimiz büyüyor. Samsung da Türkiye’de sektörde önemli bir pazar payına sahip. Telefon işi bizde değil. Ama bir işbirliği yapacağız. Şu aşamada beyaz ve kahverengi eşya grubuna giren ürünler, TV ve kameraların distribütörüyüz. TV’de LCD platformunu üreten dünyada sayılı firmalar arasında.
Sağlık yatırımlarını biraz anlatın isterseniz...
Anadolu Grubu’nun Anadolu Eğitim Sosyal Yardım Vakfı var. Okullar, hastaneler gibi 40’a yakın eserler üretti. Bunları devlete bağışlayan bir yapı vardı. Biz Amerika’daki örneklerden yola çıkarak vakıf çerçevesinde Türkiye’deki sağlık sektörünü yönlendirebilecek ilkleri yapacak bir hastana kurmak için faaliyete geçtik. Türkiye’nin en önemli sağlık birimlerinden biri haline geldi.
Son dönemde oraya hematoloji, ilik nakli ve gen laboratuvarı yatırımımız tamamlanamak üzere. Ataşehir’de bir tıp merkezi kuruyoruz. Arkasından da tıp fakültesi ağırlıklı olarak bir vakıf üniversitesi kurma faaliyetimiz devam ediyor. Hastanenin bulunduğu arazide olacak. Orada bizim 180 dönüme yakın arazimiz var.
Sağlıkta yapılan yatırımlar 150 milyon doları geçti. Vakıf, gruptaki şirketlerinin ana statülerinde vardır, karlarından yüzde 3 ile 5 arasında alınan teberrularla oluşturulan fonlarla yatırımlarını tamamlıyor. Hastane büyük bir hastane. Pahalı bir hastane değil. A grubu hastanelerden yüzde 10 daha ucuz bir hastane.
Honda ortaklığınız bitti. Sonra da sektör büyük bir atılım gösterdi, büyüdü. Bu konuda ortağınızın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben onları yalvararak getirdim. Onlar hazıra kondu. Kriz döneminde ihracata, yerlileşmeye önem vermek istedik. Onlar hayır dedi. Baktık ki ortaklık yürümeyecek, yollarımızı ayırdık. Japonların paylaşım tarafı zayıf. Amerikalılar’da, İtalyanlar’da bunu göremezsin. Japonlar’ın iki ortaklığı vardı, (Honda ve Toyota) ikisinden de ayrıldılar. Sabancı pazarlamada kaldı. Biz de istesek kalırdık. Ama yüzde 25 ortak olsam ne olacak, olmasam ne olacak, kalmadık.
Holding burada mı kalacak, bu bina küçük kalıyor mu?
Yedi sekiz ay önce Ali Balkaner’den TMSF’ye geçen yanımızdaki binayı aldık. Na yapacağımızı düşünüyoruz. Belki her iki binayı yıkıp yeni bir merkez kurarız. Depreme dayanıklılığını ölçtürüyoruz. Hepsini birleştirip bir proje ortaya çıkarabiliriz. Gönlüm elvermiyor bu binayı yıkmaya. Ama bina çok verimsiz. 200 metrekare ofisler. Bölünmüş vaziyette. Hepsi birleşirse 30 bin metrekareye yakın bir inşaat ortaya çıkıyor.
Toplam 12 dönümlük arazi. Bu iyi büyüklük. Holding merkezi dışında başka ne yapabiliriz diye bakıyoruz. Bu civarda pek alışveriş merkezi yok. Buraya kendine has özel bir şey nasıl yaparız ona bakıyoruz.      
 
Rakamlarla Anadolu Grubu
-  2007 cirosu 4.3 milyar dolar
-  Yüzde 15 büyüme sağladı
-  2008 büyüme hedefi yüzde 10
-  Grup istihdamı 20 bin kişi
-  İş hacminin yüzde 65’i içecekte
-  10 sektörde faaliyeti var:
- İçecek - Otomotiv - Finans
- Kırtasiye - Sağlık - Elektronik
- Gıda - Ambalaj - Bilişim - Enerji
 
50 yıllık ortaklıkların sırrı güven ve şeffaflık
Grubun yapısı nasıl? Kamil ve İzzet Bey ne yapıyor? Oğlunuz İzzet Özilhan’ın pozisyonu...
İbrahim Bey (İbrahim Yazıcı, kurucu Kamil Yazıcı’nın oğlu) Yönetim Kurulu Başkan Vekilidir. Kamil ve İzzet Bey çekildi. Oğlum (İzzet Özilhan) Moskova’da grup dışında memur. Coca Cola Company’de pazarlamada Amerikalılarla çalıştı. Şimdi Rusya operasyonunda satışta çalışıyor. Coca Cola’nın Rusya şişelemecisi şirketindedir. Daha çok çalışacak. Bizde gençler böyle.
Kamil ve İzzet Bey işlerle ilgileniyor mu?
Tabi ilgileniyorlar. Bütçeler, planlar, raporlar onlara gidiyor. İşlerden koparmak istemiyoruz onları, tüm raporları paylaşıyoruz. Olgunlukla geçiş dönemini sağladılar. Cesaret etmek çok önemli. Şeffaf ve bağımsız yönetim kurulu üyeleri almak çok önemli. Yabancı ortaklıklar, halka açılmalar çok önemli. Bunlar hep kurumsallaşma adımları. Onlar önümüzü açtılar.
Türkiye’de birkaç önemli örnek var. 50 yıllık ortaklıklar... Bozulmadan, işleri büyüterek gelişmiş. Bu uzun ortaklıkların sırrı nedir?
Güven çok önemli. Her iki aile de çok şeffaf ve birbirlerine güvenen aileler. Bizde ‘Ya ikna ol, ya ikna et’ mantığı vardır. Yönetim kurulunun aşağı yukarı yarısı bağımsızdır. O bağımsızlar da çok önemlidir. Onların tenkitlerini kabul etmeniz lazım. Bu olgunluk oluştuğunda ortaklığın yürümemesi için bir neden kalmıyor.
Burada ikinci ve üçüncü nesiller çok önemli. Orda da bir anayasamız var. 12 tane üçüncü nesilden gençler var. Bunların hepsi çok iyi eğitim almak zorunda. Profesyonel hayata girmeye karar verdikleri takdirde alt kademelerden uzman yardımcısı fonksiyonuyla girip ve diğer uzman yardımcısı olarak girenlerden farkı olmadan çalışıyorlar.
Aileler buna bu zamana kadar müdahale etmediler. Desteklediler. O gençler çok iyi yetişiyor. Bunların içinde genel müdürlerimiz, müdürlerimiz var. İleride mülkiyet hakları da olacak. Yönetim kurulunda da oturacaklar. Bu arada amirleri tarafından değerlendiriliyorlar. İltimas katiyyen yok. Onun oğlu bunun torunu yok.
Anadolu’nun gündemi
-  Heineken’le Özbekistan,Kazakistan, Sırbistan  operasyonlarının tamamlanması
-  Enerji özelleştirmeleri
-  Sinop-Gerze’de termik santral
-  Isuzu’yla beraber pikap üretimi
-  Koreli LS traktör markasının distirübütörlüğü
-  Erbil’de Coca Cola dolum tesisinin açılması
-  Elazığ’da Coca Cola dolum tesisinin kurulması
-  Birada yeni birkaç pazara giriş
-  Finansta yabancı ortaklık
-  McDonalds restoranlarının artırılması
-  Samsung’la telefonda da işbirliği
-  Ataşehir’de tıp merkezi kurulması
-  Tıp ağırlıklı üniversitesi kurulması
-  Holding merkezinde büyük bir gayrimenkul projesi
‘2001’in modeli değişmeli elbise dar gelmeye başladı’
Genel olarak ekonomide durumu nasıl görüyorsunuz?
Geçen sene cari açık 40 milyar dolara yakındı. Özelleştirme, direkt yabancı sermayayle finanse edilebildi. Dünya konjonktürü yardımcı oldu. Ama konjonktür bozuluyor. Dünyada sermayede sıkıntılar başladı. Büyük bankalar çok önemli zararlar etti. Tahvilleri garanti eden sigortalar da krize girdi. Geçtiğimiz günlerde eski FED Başkanı, orta boy çok sayıda banka krize girebilir mesajı verdi. ABD’de finansal sistemde güven kaybı oluştu.
Açıklamalarınızda ikaz ediyorsunuz ama ne yapılabilir?
Dünyaya baktığımızda enflasyon artıyor. Kuraklık nedeniyle tarım ürünleri fiyatları artıyor. Bunlar yabancıların iştahını kırabilir. Birtakım tedbirlerin alınmasında fayda var. Bu ikazı yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Kriz ortaya çıktıktan sonra söylememin bir anlamı yok. Herkes bunun bilincinde muhakkak. Açık nasıl kapatılıyor?
Bir, sıcak parayla fonluyoruz. İki özel sektörün ve bankaların sağladığı yatırımlarla fonluyoruz. Bunların hepsinde 2008’de olmasa 2009’da, ileriki tarihlerde sıkıntı olabilir.
ABD’li, Avrupalı kaygı içinde. O etki bize de gelecek. Piyasadaki dalgalanmayı görüyoruz. Ama şükür olsun bankacılık sistemi güçlü. 2001’den sonra alınan tedbirler ve BDDK’nın yaklaşımıyla sektörde disiplin oluştu. Yabancı yatırımcıyı Türk bankaları fonluyor. Migros’u UN RO RO’yu Türk bankaları fonladı. Kendi dövizimizi yiyoruz. Yabancı fonlaması yavaşladı.
Özelleştirme kalemleri gittikçe daralıyor. Ara malı ithalatı artıyor. Bu ihracatın artmasını sağladı ama bir taraftan ithalatı da artırıyor. Türkiye’nin ara malı üretmesi lazım. Ciddi destekler, teşvikler verip bu yatırımlar yapılmalı.
Sıcak para çok kaygan. Çabuk yer değiştiriyor.  Düşük kur yüksek faiz politikası cari açığı tetikliyor. İthalatı teşvik ediyor. Herkes ithalata geçiyor. Dünyada reel faiz 1-1.5’i geçmezken bizde yüzde 8. Bununla yaşamaya çalışıyoruz. Büyüme yavaşlıyor. İstihdam sorunları var. İstihdam üzerindeki vergiler kaldırılmalı. Sektörlerde, TV, tekstilde  sorunlar var. Sosyal güvenlik yasasının çıkması, kayıtdışının kontrol altına alınması lazım. Kayıtdışı yabancının cesaretini kırıyor.
Yeni programa mı geçilmeli?
2001 krizinde hazırlanmış olan modelin değişmesi lazım. Bu elbise dar gelmeye başladı. Hükümetin yeni bir program yapması lazım.  Geçen dönem AB ilişkileri hızla gelişiyordu. Reformlar çıkıyordu. Başbakan ve bakanlar Avrupa’da vızır vızır geziniyordu. Bu süreç de yavaşaladı. Reformlara ara verilmemesi lazım. Tekrar AB hedefi gündeme gelmeli. IMF’yle çok koyu bir stand-by anlaşması olmasa da bir anlaşmanın gereğine inanıyorum. Hâlâ Türkiye’nin kredibilitesini geliştirmesi lazım. O disiplin içinde bir programın faydası var.
 
Meyve suyunda ‘kırmızı devrim’
Tuğba Bozkurt                 
800 milyon YTL’lik meyve suyu pazarında elma, kayısı ve şeftali yerini antioksidan içeren nar, karadut, üzüm ve greyfurta bırakıyor
 
 
Meyve suyu piyasasında portakal, elma, kayısı ve şeftalinin tahtı sarsılıyor. Farklı meyvelerin karışımından oluşan çoklu meyve sularının öne çıkmaya başladığı pazarda nar, karadut, üzüm ve greyfurt gibi antioksidan içeren kırmızı meyvelerin devrimi yaşanıyor.
Greyfurt ve narın karışımıyla üzüm, erik ve böğürtlen gibi kırmızı renkli meyveler ihtiva eden meyve suları pazarın yeni gözdesi.
700 bin tonluk pazarda bağışıklık sistemini düzenleyen, kalp ve damar hastalıklarına karşı vücudun güçlenmesini sağlayıcı fonksiyonları olan antioksidan içeren meyveler başı çekiyor. Doğal antioksidana sahip olan bu meyvelerin diyabet, cilt hastalıkları, alzheimer ve menopoza karşı, kolestrolü düşürücü, iltihap ve ödem giderici etkileri bulunuyor.
Meyvesi çok olan kazanıyor

Sağlıklı beslenme alışkanlığının yaygınlaşması içecek sektörünü de etkiliyor. Gazlı içecek tüketiminde yüzde 10’luk bir azalma yaşanırken meyve suyu ve nektarında yüzde 27 oranında bir artış söz konusu.
2000 yılından bu yana meyve üretimi sadece yüzde 7 artarken, meyve suyu üretiminde yüzde 150’ye varan bir artış söz konusu.
2006 yılında işlenen 8.2 milyon tonluk meyve miktarının 2007 yılında 8.8 milyon tona çıkması da yeni nesil meyve suyu pazarında yüzde 100 meyve suyu oranının arttığını gösteriyor.
İçeriğinde bulunan yüzde 25’lik meyve oranıyla 800 milyon YTL’lik pazarın yüzde 73’üne hâkim olan nektarların yanı sıra 10’luk bir paya sahip alan yüzde 100 meyve suları tüketimi artıyor.
İçinde hemen hiç meyve bulunmayan aromalı içeceklerin oranı ise azalıyor. ‘Sağlıklı yaşam’ faktörünün öne çıkmasıyla birlikte taze sıkma ve organik meyve suyu tüketimi de hızla yaygınlaşıyor.
Üretimde kurutulmuş ya da konsantre edilmiş ürünlerin sulandırılması yöntemi tarihe karışıyor. Dalından kopan meyvelerin kabuk ve çekirdeklerinden ayrıştırılmadan doğal yöntemlerle işlenmesi yoluyla elde edilen meyve suları aynı zamanda pastörize edilerek bir yıl raf ömrü kazanıyor.
‘Türkler ekşi tadı sevmiyor’
Türkiye’de meyve suyunda yüzde 100 meyve suyu kategorisinin hızla arttığını, 2000 yılında yüzde 0.5 dolayında olan payın 2007 yılında yüzde 10’a çıktığını kaydeden Meyve Suyu Endüstrisi Derneği(MEYED) Başkanı Aziz Ekşi, bunun nedeninin nar, üzüm, erik ve greyfurt meyvelerin katılımı ve kategorinin çoklu meyve suyuyla çeşitlenmesi olduğunu söyledi.
Meyve suyunun dünyada ve Türkiye’de yaşanan antioksidan çağının en önemli oyuncusu olduğuna dikkat çeken Ekşi şöyle konuştu:
“Meyve suyuna antioksidan içeren kırmızı meyveler olarak adlandırılan yeni oyuncular girdi. Bu değişimle birlikte birçok meyvenin karışımından oluşan çoklu meyve suları tüketimi de arttı. Kişi başına meyve suyu tüketimimiz 2007’de 9.8 litreye yükseldi.”
Tatlara göre şeftalinin yüzde 34’le birinci sırada yer aldığı pazarda yüzde 27 ile vişne ikinci, yüzde 19’la kokteyl (çoklu meyve suyu), yüzde 16’yla kayısı dördüncü sırada bulunuyor.
Ekşi, “Türkler meyve sularında ekşi tadı sevmiyor. Bu nedenle karışımlı meyve sularının payı artıyor. Çünkü bu meyve sularında ekşi ve tatlı meyveler bir arada kullanılarak ekşimsi tatları kırılıyor. Kırmızı meyvelerdeki vişne ve dut karışımı gibi” dedi.
Sektörde 30 firma 40 marka var
Meyve Suyu Endüstrisi Derneği (MEYED) verilerine göre, Dimes’in yüzde 26’yla pazar lideri olduğu meyve suyunda 30 firma 40 markayla faaliyet gösteriyor. Pazarda Dimes’ten sonra Aroma, Tamek, Pınar ve Cappy sektörün önde gelen firmaları arasında bulunuyor. Yeni kategoride Dimes, 8 farklı kırmızı meyveden oluşan ‘kırmızı meyveler’ ve kuşburnu çeşitleriyle yer alıyor.
Cappy, siyah frenk üzümlü ve erikli karışımlarıyla kırmızı devrime katılırken Aroma, kırmızı meyveli karışımlarıyla antioksidan çağından geri kalmıyor. Pazarın tek taze sıkma meyve suyu üreticisi olarak yılda 3 milyon litre üretim gerçekleştiren Exotic, greyfurt ve narın kardeşliğini plastik şişeye sığdırıyor.
Geçen yıl yüzde 42’lik bir büyüme sağlayan firma, süpermarketlerde yakaladığı tüketici sayısını da hızla artırıyor. Organik meyve suyunda organik meyve bulamadığı için kapasitesinin yarısını kullanamayıp gazete ilanıyla meyve arayan Elite Naturel’in karadut, nar ve üzüm karışımları ekşimsi bir lezzet sunuyor. Firma, Türkiye dışında ABD ile Asya ve Avrupa ülkelerine de organik meyve suyu üretiyor.
 
Yalvar yakar ihale
ANKARA Milliyet
Başkent Doğalgaz Dağıtım ihalesinde en yüksek teklif 1.6 milyar dolarla Global ve Energaz’dan geldi. İhale Komisyonu Üyesi Aslan’ın teklifin artırılması ısrarı dikkat çekti
 
 
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaklaşık 850 milyon dolarlık borcunu ödemek için satışa çıkardığı Başkent Doğalgaz’ın özelleştirilmesi ihalesinde, en yüksek teklifi 1 milyar 610 milyon dolarla Global Yatırım Energaz verdi.
Başkent Doğalgaz’ın hisse satışı ve 30 yıllık lisans devri ihalesinde Akfen, Zorlu Petrogaz, Çalık, Güriş, Gaznaturel-Nurol, Limak, Elektromed ve Global Yatırım Energaz teklif verdi. Güriş, ihaleye katılmadı.
Komisyon Başkanı Ankara Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Vekili Zübeyir Arık, kapalı teklifleri alınca Zorlu Petrogaz’ın elendiğini açıkladı. Komisyon, revize teklif için kalan 6 katılımcıyla 1.5 saat görüştü. En yüksek fiyat 1 milyar 601 milyon dolara çıktı. Kapalı zarfla teklife geçilirken 5 firma mola istedi, Akfen, Gaz Naturel-Nurol ve Limak elendi.
1 milyar 606 milyon dolar ile açık artırmaya geçilirken, artırım aralığı da 1 milyon dolar oldu. Açık artırmanın ilk turunda Çalık Enerji ve Elektromed ihaleden çekildi.
Global Energaz kapalı turda verdiği 1 milyar 606 milyon dolarlık teklifi tekrarladı. Komisyon üyesi Ahmet Aslan, ısrarla şirketten teklifini artırmasını isterken şöyle dedi:
“Herkes Arap atı gibi devam edeceğiz diyordu. Mehmet Bey zamanımız çok, sabaha kadar kalırız. Yeter ki rakam yüksek olsun.”
Global Yatırım’ın sahibi Mehmet Kutman ise, “Biz zaten İngiliz atı gibi gittik” dedi. Aslan’ın ısrarı üzerine şirket, teklifini 1 milyar 607 milyon dolara çıkardı.
Ancak Aslan, “Mehmet Bey şunu 10 yapalım. Ankara’ya gelince rahat bir üst geçitten geçeceksiniz, güzel bir parkı göreceksiniz” diye konuştu. Bunun üzerine yüzü asılan Kutman, fiyatı 1 milyar 610 milyon dolara yükseltti.
‘Değeri 700 milyon dolar’
Komisyon sonucu görüşecek, Rekabet Kurulu ve EPDK’dan görüş alınacak ve Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in onayının ardından firma sözleşmeyi imzalamak üzere davet edilecek.
Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de, şirketin gerçek değerinin 700 milyon dolar olduğunu ileri sürdü.
 
Ayıplı mala 6 ayda iade ‘gıda gibi’ ürüne yasak
Gülçin Üstün
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı yasa taslağı ayıplı malın iade süresini 6 kat artırıyor, gıda maddesi olmayan ürünlerin gıdaya benzetilmesini engelliyor, internetten ya da kapıdan yapılan satışlarda tüketiciyi daha çok koruyor
 
 
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan kanun tasarısı taslağı sil baştan değişiyor. Taslağa göre, mevcut kanunda 30 gün olan ayıplı malı bildirme süresi 6 aya çıkacak. Tüketici, aldığı malda teslim tarihinden itibaren 6 ay içinde ortaya bir ayıp çıkarsa değiştirme ya da parasını alma hakkını kullanabilecek.
Kapıdan, internet ortamında ya da telefonla yapılan satışlarda tüketicinin sözleşmeden cayma hakkını kullanma süresi 7 günden 14 güne çıkacak. Taslağa göre, gıda ürünü olmamasına rağmen şekli, kokusu, boyutu nedeniyle çocukların gıdalarla karıştırabileceği ve bu nedenle ağızlarına alabileceği ürünlerin üretilmesi ve pazarlanması yasaklanacak.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı taslak görüşe açıldı. Tüketici haklarında AB direktiflerine uyumu hedefleyen taslakta yer alan bazı düzenlemeler şöyle:
 
Kokulu silgi, meyveli anahtarlık...
Taslağa göre, gıda ürünü olmamasına rağmen şekli, kokusu, boyutu nedeniyle çocukların gıdalarla karıştırabileceği ve bu nedenle ağızlarına alabileceği, yutabileceği, emebileceği ürünlerin üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaklanacak. Bu yasak, piyasaya sürülmüş ürünler için de geçerli olacak. Tüketiciler olduğundan farklı görünen mal nedeniyle uğradıkları zararlar için dava açabilecek. Sanayi Bakanlığı yetkilileri, meyve şekli ya da kokusu içeren silgilerin, çikolata, dondurma, şeker gibi ürünlere birebir benzeyen anahtarlık gibi ürünlerin ya da gıda maddesi şeklinde sabunların bu kapsama girebileceğini ifade etti. 
Saldırgan tavra engel
Dürüst olmayan tacir, “Haksız Ticari Uygulamalar Kurulu” tarafından incelenecek. Buna ilişkin madde şöyle:
“Müteşebbisin tüketicilere karşı makul olarak göstermesi beklenen dürüst piyasa uygulaması ve/veya dürüstlük kuralı gereği kendi faaliyet alanında göstermesi gereken mesleki bilgi ve özenin gereklerine uymayan ve ortalama tüketicinin ekonomik davranış biçimini önemli ölçüde etkileyen veya etkilemeye elverişli olan, özellikle aldatıcı veya saldırgan nitelikteki ticari uygulamalar haksızdır. Tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamalar yasaktır.”
 
Ayıplı malı iade  etmek kolaylaşacak
Alınan bir mal tüketiciye teslimi anında taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması halinde sözleşmeye aykırı, yani ayıplı kabul edilecek. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen özelliklere aykırı olan, tüketicinin ondan haklı olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran eksiklikler içeren mallar da ayıplı mal kategorisine girecek. Mevcut Tüketici Kanunu’na göre, tüketicilerin malın teslimi tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmesi gerekiyor. Yeni düzenlemeyle bu süre AB ülkelerindeki gibi 6 aya çıkacak. Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici, malın yenisiyle değiştirilmesi, onarım, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleşmeden dönme hakkını kullanabilecek.
 
Usulsüz kullanılan karta güvence
İnternet ya da telefonla yapılan satışlarda da cayma hakkını kullanma süresi 7 günden 14 güne çıkacak. Hayat sigortası ya da bireysel emeklilik sözleşmelerinde bu hak 30 gün olacak. Telefonda satışlarda satıcı her görüşmenin başında tükteciye kimliğini bildirmekle yükümlü olacak. Tüketicinin kredi kartı izinsiz olarak başkası tarafından kullanılırsa ödeme iptal ettirilebilecek. Ismarlanmadığı halde evine gelen mallardan tüketici sorumlu tutulamayacak. Tüketici, bu ürünü geri göndermek ya da korumakla yükümlü tutulamayacak.
 
2 günlük devre tatil
Devre tatil sözleşmelerinde tüketici lehine değişikliğe gidilecek. Mevcut mevzuata göre, devre tatil sözleşmeleri en az 3 yıl için imzalanıyor ve taşınmazın kullanım hakkının en az 1 hafta olması gerekiyor. Yeni düzenlemeye göre, sözleşmenin 1 yıldan uzun süreli olması yeterli olacak. Bir hafta şartı da kalkacak. Sadece 2 gün içinde devre tatil sözleşmesi imzalanabilecek. Tüketici hiçbir sebep göstermeden sözleşme imzalandıktan sonraki 14 gün içinde cayma hakkını kullanabilecek. Bakanlık ve tüketici örgütleri, standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların sözleşme metninden çıkarılması için dava açabilecek.
 
Kapıdan satışa düzen
Satıcının işyeri dışındaki bir konut veya iş yerinde, özel geziler sırasında, kamuya açık alanlarda yapılan sözleşmeler kapıdan satış kabul edilecek. Tüketiciye kapıdan satışlarda imzalanan sözleşmelerden cayması için verilen, malın tesliminden itibaren başlayan 7 günlük süre 14 güne çıkacak. Yani tüketici 14 gün içinde hiçbir gerekçe göstermeksizin malı reddetmekte ya da kabul etmekte serbest olacak. Bu süre dolmadan tüketiciden herhangi bir ödeme, tüketiciyi borç altına sokacak belge istenemeyecek. Kapıdan satışı bakanlıktan yetki belgesi alan firmalar yapabilecek.
İndirime takvim
Taslakla mağazaların indirimleri de takvime bağlandı. Buna göre, tüketiciler indirimli satışlardan 15 Ocak-1 Mart ve 15 Temmuz-1 Eylül arasında yararlanabilecek. Taslakta, tasfiye, işyeri değişikliği, mevsim değişimi, bayram öncesi ve sonrası ile seri sonu ürünleri için indirimli satış azami sürelerinin de yönetmelikle belirleneceği ifade edildi.
Nabucco’dan Avrupa’ya ilk gaz 2013’te
AA
 
Nabucco boru hattıyla Avrupa’ya doğalgaz verilmesine 2013 yılında başlanacağı bildirildi. Nabucco Projesi İdari Direktörü Reinhard Mitschek, bir toplantıda yaptığı konuşmada söz konusu tarihi açıklarken, “Avrupalı alıcılardan talep gelmesi halinde, İran doğalgazını da Nabucco hattıyla Avrupa’ya taşıyacağız” dedi.
Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını azaltmayı amaçlayan 4.6 milyar euro’luk Nabucco Projesi ile Hazar’dan Avrupa’ya yılda 21 milyar metreküp gaz taşınması bekleniyor.
İnternet, reklamda dergileri sollayacak
EKONOMİ SERVİSİ
Reklam sektörü 4.1 milyar YTL büyüklüğe ulaştı. İnternetin pastadaki payı yüzde 1.56. Ancak Reklamcılar Derneği Başkanı, yakında internetteki reklam hacminin dergileri geçeceğini söyledi
 
 
Reklamcılar Derneği Başkanı Cem Topçuoğlu, internette reklamın hızla arttığına işaret ederek, “3-4 yılda internetin reklamdan aldığı payda sinema radyo ve hatta dergileri geçecek” dedi. Reklamcılar Derneği tarafından açıklanan verilere göre 2007’de internette sadece doğrudan verilen reklamların payı sektörün yüzde 1.56’sına ulaştı. Bu rakama mobil reklamlar ve arama motoruna verilen reklamlar dahil değil.
Topçuoğlu, Reklamcılar Derneği medya paylaşım toplantısında yaptığı konuşmada, 2007 yılında reklamverenlerin toplam medya yatırımının 3 milyar 308 milyon YTL civarında olduğunu, buna reklam ajanslarının komisyon ve reklam yapım ücreti de eklendiğinde reklam pastasının 4 milyar 135 milyon YTL’ye ulaştığını kaydetti. 2007’de 20 büyüyen reklam sektörünün geçen 6 yılda ortalama yıllık büyümesi yüzde 25 oldu.
Reklam verilen mecralarda televizyon yüzde 53.4’le ilk sıradaki yerini korurken onu yüzde 30.4’le gazete izledi.
Telekom pastayı büyüttü
2007’de televizyona verilen reklamların bütçesi yüzde 22 artarken, açıkhava reklamlarındaki büyüme yüzde 47 oldu. Aynı oran basında ise yüzde 8 olarak kaydedildi.
Geçen yıl reklamveren sektörler arasında finans, iletişim, inşaat, perakende, içecek ve ev temizliğinin öne çıktığına işaret eden Topçuoğlu, iletişimde Vodafone’un tekrar ’güçlü olarak’ pazara girdiğini ve Türk Telekom’un harcamalarının  etkisinin yüksek olduğunu, tekstil ve otomotivde az da olsa düşüş görüldüğünü kaydetti.
Bu yıl sektörde yüzde 15-18 arasında bir büyüme gerçekleşebileceğini belirten Topçuoğlu, haziran ayında yapılacak Avrupa Futbol Şampiyonası ve ağustos ayındaki olimpiyatlar dolayısıyla pazarda hareketlilik yaşanabileceğini vurguladı.
 
Molu: Reklam harcamaları GSMH’nin binde 46’sı
Reklamcılar Derneği ve Reklamcılar Vakfı Genel Müdürü Ayşegül Molu, Romanya’da GSMH’den yüzde 3.65, Slovakya’da yüzde 2 pay alan reklam harcamalarının Türkiye’de ise GSMH’nin yüzde 0.46 olduğunu belirtti. Bu oranla Türkiye’nin dünyada 31’inci olduğunu belirten Molu reklam harcamalarının yükselmesi gerektiğini belirtti. Molu, reklam harcamalarının belirli bir istikrara kavuştuğu ülkelerde GSMH’de payın yüzde 1 olduğunu belirterek, Romanya ve Slovakya’nın reklam pastasının büyüklüğünün nedenini açıklarken markaların yeni oluştuğu evrelerde yapılan ilk yatırımın yüksek olması gerektiğini söyledi
Eczacıbaşı’nda sürprizlere hazır olun!
Ekonomi konuşmaları: İBRAHİM EKİNCİ / FOTOĞRAFLAR: BÜNYAMİN AYGÜN
 
 
Eczacıbaşı, geçtiğimiz dönemde Villeroy & Boch ve Engers markalarını satın almıştı. Bu markaların her ikisi de alanlarında tanınmış dünya markaları... Geçen perşembe günü yeni bir satın alma haberi geldi. Eczacıbaşı İlaç Sanayi, nükleer tıp alanında faaliyet gösteren Monrol Nükleer Ürünler’in yüzde 50’sini satın almak üzere anlaşma imzaladı.
Bu açıklamadan kısa bir süre önce görüştüğümüz Eczacıbaşı Topluluğu CEO’su Dr.  Erdal Karamercan, “İlaçta özelikle yüksek teknoloji ile üretilen bioteknoloji ürünleriyle, Ar-Ge faaliyetlerinin olağanüstü hızladığı alanlara yoğunlaşıp büyümemizi sürdüreceğiz” demişti. Dolayısıyla bu satın almaya şaşırmadım. Ancak grubun satın almaları bununla sınırlı kalmayacak, yeni sürprizlere hazır olmak gerekiyor. Karamercan’ın açıklamaları, bir - iki yeni satın almanın daha olabileceğini düşündürüyor:
“Küresel lider olma hedefiyle yola çıktık. Küreselleşmenin tek bir markayla gerçekleşmesi güç olacağı ve zaman alacağı için stratejimiz, yine ülkelerinde ya da global çerçevede küreselleşmiş markaların bünyemize katılması yönündedir. (...) Yeni bir marka için görüşmelerimiz var. Tahmin ediyorum bir iki ay içinde sonuçlanır.”
Grupta başka yeni işler de var. ‘Evde bakım’ hizmetleri gelişiyor. Hemodiyaliz merkezlerinin sayısı artarken, diyalizin evde yapılmasını sağlayan periton diyalizin yaygınlaşmasına da ağırlık veriliyor. Bir başka yenilik, hastaneden çıkan ancak evde bakımı da hekim tarafından uygun görülmeyen hastalar için bir çeşit ‘ara bakım’ zinciri kurmak... Bunlardan ilki, şu sıralarda faaliyete  hazırlanıyor.
Manisa’da  temizlik kağıdı tesisleri projesi var. Finansta  yatırımlar olacak. Grubun gayrimenkul alanında üç önemli projesi var. En büyüğü Kartal’da olacak, hazırlıkları yapılıyor.
 
Şu anda bulunduğunuz sektörlerin iş hacmi içindeki ağırlığı nedir?
2007 yılı itibariyle ciromuz 3.2 milyar dolar. Bunun içinde en büyük pay, yüzde 36 ile Yapı Ürünleri Grubu’na ait. Arkasından yüzde 25 pay ile İlaç Grubu geliyor. (Şunu unutmamak gerekiyor. Biz İlaç Grubumuzun eşdeğer ilaç bölümünün yüzde 75’ini geçtiğimiz yıl Zentiva’ya devrettik.) Tüketim Ürünleri Grubunun payı yüzde 19’dur. Geriye kalan yüzde 20’nin içinde finans, bilişim, gayrimenkul, kaynak teknolojileri, E-Kart, sigorta acenteliği gibi faaliyetler var.
Bu ağırlıklar bu şekilde mi gidecek? Yoksa gayrimenkul gibi alanlarda ağırlık artacak mı?
2006’da durum farklıydı. İlaç Grubu ön plandaydı ve Yapı Ürünleri Grubu ikinci önemli gruptu. Yapılar kendi içinde dinamik. Son birkaç senedir stratejik olarak iş geliştirme alanlarımızı tespite yönelik çalışmalarımız var. Olası yeni iş dallarındaki gelişmeler incelenerek ve yeni iş alanlarının neler olabileceği tespit edilerek stratejik kararlar devreye alınıyor. Dolayısıyla, statik değil, her an değişmeye hazır bir yapı söz konusu.
Peki yeni bir proje, sektör planı var mı?
Eczacıbaşı Topluluğu olarak, değerlerimize uymayan, yetkinliklerimiz ve birikimimizle uyuşmayan sektörler ilgi alanımıza girmez. Dolayısıyla büyümesine katkıda bulunacağımız, sürdürülebilir bir karlılığı sağlayabileceğimiz ve topluluğumuzun değerini artıracak sektörler ilgi alanımızı oluşturur.
Böyle baktığımızda öncelik, doğal olarak,mevcut iş alanlarındaki yatırımlara ağırlık vermekten geçiyor. Son dönemdeki atılımları da aynı çerçevede değerlendirmek mümkün. Jenerik ilaç ürünleri sektöründe lokal üretici olarak büyümenin zor olacağını gördük. Eşdeğer ilaç bölümünün yüzde 75’inin, bu alanda uluslararası rekabet gücüne sahip Zentiva’ya devrine karar verdik. Bu, jenerik ilaç sektöründeki yapılanmanın uluslararası boyuta açılmasını sağlayan bir atılım oldu.
Önümüzdeki dönemde, özellikle yüksek teknoloji ile üretilen ve Türkiye’de üretimi olmayan yeni ve orjinal, örneğin, kemoterapi, onkoloji, nefroloji, hematoloji, dermatoloji gibi alanlardaki bioteknoloji ürünleriyle, Ar-Ge faaliyetlerinin olağanüstü hızla sürdüğü sektörlere yoğunlaşarak büyüyeceğiz.
ABD’de ürettirdiğimiz vitamin ve beslenme ürünlerini de Eczacıbaşı markasıyla çok yakında piyasaya veriyoruz. Mineral desteği ve antioksidan desteği içeren ürünler bunlar. 2-3 senedir üzerinde çalışıyoruz. Sağlıkta farklı alanlarında yatırımlarımız devam edecek. Hemodiyaliz merkezlerimiz var. Adedini artıracağız. Aynı zamanda evde diyaliz örgütlemesine doğru yol alacağız. Bunun ilk adımını periton diyalizi ile attık. Kişiye büyük bir özgürlük veriyor, yaşam kalitelerini artırıyor.
Kaç adet var, nasıl kuruluyor?
Şu anda 10’unu bizim açtığımız, 12’sini de satın aldığımız toplam 22 hemodiyaliz merkezimiz var. Yarı hastane tipi merkezler bunlar. Hastalar gelir ve kendi özel ortamlarında cihazlara bağlanırlar. Yaklaşık 4 saat süren bir seanstır. Böbrek çalışmadığı için sürekli tekrarlanan tatsız bir prosestir.
Periton diyalizi ise evde kurduğumuz bir sistem. Hasta akşam evinde sisteme bağlanıyor, sonra gidip yeniden çalışabiliyor. Yaşam kalitesi de artırılabiliyor. Sistemi biz kuruyoruz. Evin steril bir yapıya kavuşması için alt yapıyı anlatıp kurguluyoruz. Maliyeti, normal hemodiyalizden daha düşük. Hasta sosyal güvenlik kurumu güvencesi altındaysa ödemeyi sosyal güvenlik kurumu yapıyor. Dolayısıyla hasta devlete daha ucuza mal olur.
Bir de evde bakım işiniz var...
Evde hizmet, insanların yaşam kalitesini artıran bir unsur. Evde sağlık hizmetlerini geliştiriyoruz. 2007’de yaklaşık 100 bin hastaya hizmet verdik. Bazı yenilikleri hayata geçirmek üzereyiz. O da hastaneyle ev arasındaki bakım. Yani, hastanın artık hastanede kalmak durumunda olmadığı, ancak evde bakımının da güç olduğu durumda, hastane ile ev arasında bir bakım projesi konumlandırıyoruz. Hasta evindeki kadar rahat, yine doktor ve hemşire bakımı altında.
Bu proje yılın ilk yarısında hayata geçecek. Koşuyolu’nda bir merkez aldık, tamamlamak üzereyiz, genişleyecek.
Evde bakım sistemi işimizden, açık söyleyeyim henüz kar etmiyoruz. Fakat o kadar iyi bir geri bildirim alıyoruz ki, bunun büyük ihtiyaç olduğunu görüyoruz.
Yönetmeliğinin hazırlanması için uzun bir uğraş verdik. Bakanlık hazırladı. Bu tür hizmet vermek isteyenler tescil belgesi almak zorunda, ilk belgeyi de biz aldık. Bu tip hizmet veren kurumlar giderek artıyor ve bu da bizi sevindiriyor. Henüz sosyal güvenlik kapsamında değil, ancak uğraşılarımız devam ediyor.
Yapı Ürünleri Grubu’nu açalım biraz...
Banyoda dünyada en ön planda yer alma vizyonumuz var. Küresel ağımızı  sürekli güçlendiriyoruz. Küresel lider olma hedefiyle yola çıktık ve banyoda büyük aşamalar kaydettik. Vitra artık dünyada tanınmış bir marka. Küreselleşme tek bir markayla güç olacağı ve zaman alacağı için, stratejimiz küresel markaların bünyemize katılması yönünde.
Bu stratejiyle, 2006’da Almanya’nın dördüncü büyük karo üreticisi Engers’i, ardından da kendi alanında tereddütsüz dünyanın en tanınmış markası Villeroy & Boch karo bölümünün çoğunluğunu aldık. Bu atılımlarla Avrupa’nın en önde gelen seramik üreticileri içinde yer aldık.
Marka değerimizi daha yukarı taşımak için dünyanın en önde gelen tasarımcılarıyla işbirliğine başladık. Ross Lovegrove’la anlaşma yaptık. Bizim alanımızda başkasıyla çalışması yok. Vitra için tasarladığı ürünlerle sayısız ödüller kazandık.  İstanbul Koleksiyonu ile, Time Dergisi onu son yüzyılın en önemli tasarımcıları arasında gösterdi.
Vitra, tasarımda dünyada kendinden söz etiriyor. Bir Türk markası artık ‘dünya markası’ haline geldi. İnanın Vitra’nın ardında bir Türk firması olduğunu bildiklerini bile sanmıyorum. Çünkü tamamen küresel bir marka oldu.
Villeroy & Boch’un  tüm fabrikalarını mı muhafaza ediyorsunuz?
Avrupa’da üç üretim merkezi var, üçünü de muhafaza ediyoruz. Tuzla ve Bozüyük’te de Villeroy & Boch’a üretim yapıyoruz.
Değer zincirinin A’sından Z’sine kadar tamamına hakimiz. Seramikte Avrupa’nın en büyük hammadde ihracatçılarından biriyiz. Kendi teknolojimizi geliştiriyoruz. Patentli teknolojilerimiz ve üretim metotlarımız var. Buna tasarım ve kalite ekleniyor. Bunu da yeterli görmediğimiz ve büyümemize ivme kazandırmak  için portföyümüze daha büyük markalar katarak büyümemizi devam ettirmeyi hedefliyoruz.
Gündemde yeni bir marka var mı?
Yeni bir marka için görüşmeler var ama şu anda açıklayamıyoruz. Önümüzdeki birkaç ay içinde görüşmeleri sonuçlandıracağımızı düşünüyorum. Aslına bakarsanız, ilginç bir tablo. Türk sermayesinin globalleşme yolunda önemli adımlar atabileceğini ispat ediyoruz.
Gayrimenkul alanında da önemli yatırımlarınız oldu...
Kanyon büyük bir projeydi. Başarıyla tamamlandı. Hemen yanımızda eski Eczacıbaşı Holding binası yıkılarak yenileniyor, ofis binası yapıyoruz.
İki tane de büyük projemiz var. Zekeriyaköy-Uskumruköy’de 30 dönüm arazimiz var. Orada özgün, farklılık getiren bir proje araştırması içindeyiz. Mimari kuruluşlarla çalışıyoruz. Bu yıl inşaata başlanacak.
Bizi en çok heyecanlandıran proje, Kartal kentsel dönüşüm projesidir.  Dünya çapında bir proje. Belediye Başkanımız Kadir Topbaş’la dünyanın en ünlü mimarlarından biri olan Zaha Hadid ortak basın toplantısıyla açıkladılar.
Bu proje İstanbul için gurur kaynağı. Orası çok özellikli bir mahalle. Ulaşım sorunu halledilmiş mükemmel bir proje. Orada İstanbullulara layık, çağdaş, dünya çapında bir projenin geliştirilmesi aşamasındayız. 300 dönüm arazimiz var. Kanyon gibi simge projeler bütünü üzerinde çalışıyoruz. Büyük bir yatırım ama tabi çıkacak imar durumuna göre gelişecek. İmar nelere izin verecek, vermeyecek önemli. Zaha Hadid’in çizdiği proje, dalgalar halinde giden, binaların yuvarlak şekilde ve hiçbirinin diğerine engel olmadığı, otopark görüntülerinin iç alanlarda toparlandığı organik bir proje. İç avlular oluşturuyor.
Arsanız nasıl bir konumda?
Denize yakın tarafında. Orada 30 katlı sert görünümlü bina yapmak değil, estetiği vermek önemli. Biz o estetik değerlere önem veriyoruz.
Örneğin Kanyon’u daha az maliyetle yapabilirdik. Kanyon’da da her şey yuvarlaktır, köşe yoktur, düz duvar yoktur. Eğlence merkezindeki yukarıya doğru genişleyen ‘çanak’  bölümü çok zordur.  Dünyada çok az denenmiştir. Maliyet olarak çok yüksek. Ancak bizim için önemli olan estetik bir yapıydı.
 
Eczacıbaşı’nda işe başladı, CEO’su oldu
Erdal Karamercan, 1973’te Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun oldu. 1977’de ABD’de University of Virginia’da kimya mühendisliği yüksek lisansı ve doktorasını tamamlayarak Eczacıbaşı planlama bölümünde işe başladı. Sonra sırasıyla İntema,  Artema, Eczacıbaşı Holding Dış Ticaret, EKOM Eczacıbaşı Dış Ticaret gibi grup şirketlerinde müdürlük düzeyinde çalıştı. İpek Kağıt Genel Müdürlüğü, İlaç ve Tüketim Ürünleri Grup Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. 2003 yılında, topluluğun CEO’luğu görevini üstlendi
 
 
 
  Bugün 13 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol